patron etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
patron etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

patron-III

Posted: 26 Ağustos 2010 Perşembe by wildceno in Etiketler: ,
0

previously on patron


ilerlerken çarptığı sandalyenin yere düşmesini göz ucuyla takip etti ve bir adım daha atarak camın kenarına geldi. yavasça camdaki buharı sildi, silmek istediği aslında buğulanan gözleri mi yoksa son 6 yılda hayatınadüşen gölgelermiydi bilemedi.
önce öylece baktı dişlerini ve yumruklarını sıktı, sinirlerine ve öfkesine nasıl hakim olmaya çalışıyordu. sonra çam ağacının dibindeki masada ağaca yaslanmış sigara içen hakkı'yı fark etti, kimse bu masada öyle yayılarak oturmazdı. aslında tam olarak oturmada denmezdi. oturcaklara uzunca oturup ağaca yaslanır ayaklarını yukarı masanın üzerine atar, hakki koçuğunun kapşonunu kafaya çeker ve dünyanın en önemli işini yapar gibi sigarasını içerdi.

sigarasından bir derin nefes daha aldı, çam dallarının arasından gökyüzünü seçmeye çalışarak üfledi. sigarayı başparmağı ve orta parmağının arasına sıkıştırarak ileriye doğru fırlattı. arkadan gelen sesleri duysada bunları önemseyip hiç kıpırdamadı bile. yerlerdeki ağaç yapraklarının çıkartıkları sesleri seviyordu. ama onu mutlu etmek için daha falza dökülmüş yaprak lazımdı. zaten bunlara ona göre zaten ağaç da değildi. ancak ağaçcıklar olabilirdi.

"naber moruk, yayılmışsın yine mekanına" dedi musa, hakkının karsına otururken. aslında hakkı onun gıcık aldığı tipik özelliklerin hepsine sahipti ama, bu çocukla garip birşekilde çok iyi anlaşıyordu.
"ne olsun moruk, geldik yine işte, neyaplım" diye geçiştirdi.
-başın saolsun tekrar.
-dostlar saolsun. hafifçe yerinden sallanarak masanın üzerindeki paketti sallayarak iki sigara çıkarttı ve musaya uzattı, birer sigara yaktılar.
"eee sen neyaptın anlatsana" diyerek doğruldu başını masaya koyduğu kolları arasına aldıı. bu halile onu uzaktan gören tinerciye bile benzetebilirdi.
"bilidndik hikayeler, pedere resti çektim geldim işte" dedi musa. eskiden böyle şeyleri pek tiye alırlar saatlerce geyik yaparlardı ama, bu sefer ikiside geyik yapmak niyetinde değillerdi.
sigaradan derin bir nefes aldıktan sonra hakkıya gözlerini kaldırarak baktı,
- baksana.... duraksadı.
hafiçe başını kollarının arasından kaldıran hakkı musaya doğru baktı ve sigaranın gri dumanını üfledi.
-boş ver.. deyip masadan kaltı musa. artık ne diyeceğinden ve ne yapacağından pekde emin değildi.



patron-II

Posted: 21 Nisan 2010 Çarşamba by wildceno in Etiketler: ,
0

previously on patron

ayağa kalkmaya çalıştığında birden sendeledi, yaşlı ayakları uyuşmuştu. ziyaretçi sandelyesinin güçsüz kolçaklarından bir eliyle tutarak tekrar oturdu. diğer elindeki telefonuyla kızına ulaşmaya çalışıyordu, sol eliyle bacağını ovdu yavaşça. "the person you have called...." sesini duyunca isteksiz olarak kapattı telefonu. kızından son haber alalı yaklaşık 11 saat olmuştu. tekrar doğrulup karşı cama yöneldiğinde salonda tek kalmıştı, hastane salonunun titrek ışık saçan florasanlarından birinin cızırtısı baş ağrısını tetikliyordu Bayan Egenin. Ve camdan içeri yoğun bakım ünitesinin garip götüntülü soğuk cihazlarının arasına baktığında, beyaz çarşafların içersinde belirli belirsiz nefes alıyordu kocası. yıllarını hastanelerin betanol kokulu odalarında geçirmişti, buna rağmen hiçte sevmezdi bu odaları, Bayan Ege. son zamanlarda, babasını ve annesini peş peşe aylarda kaybettikten sonra çok duygusal olmuştu. Eskisi kadar güççlü duramıyordu artık.

Bundan önceki krizleri atlatmıştı, yaşlı vücudu bunu atlatmak istemiyor gibiydi. gece karısının kollarında ve ambulansda ikikez hayata yeniden dönmüştü, şimdi orda belinçsizce yatıyor, sanki yardım bekliyordu. "bizi sakın bırakma" diye alağlamaya başladı yaşlı kadın. yavaş yavaş dizleri bükülürken, yaşla dolu göz kapaklarının arasında beliriyordu, korku dolu düngece. kabus dolu bir rüyada olduğunu sanıyordu daha dün gece mutfaktaki ufak masada beraber yemek yedikten sonra, kahverengi pijamalarıyla tuncay'ın masadan kalkıp çalışma odasına giderken ki halini hatırlayınca. kahvesini içerken birden masanın başında vurmuştu onu kriz üçüncü kez. kocasına doğru atlayışı, kahve rengi pijamının üstünü yırtmaya çalışışı, ona suni tenefüs yapmaya çalışırkenki halini hatırladıkça aklı duruyor, sonrasında hatırladığı ise tuncayı kollarında tutup dayan diye bağırırken sesi ambulansın can yakan sesine karışıyordu. evin tavanına vuran ambulansın ışıkları artık yardımın yetiştiğini gösteriyordu. ama tuncay zor nefes alıyordu.

Patron-I

Posted: 9 Nisan 2010 Cuma by wildceno in Etiketler: ,
0


Okumaya başlamadan müziği açabilirsiniz


Elindeki kolonya şişesini boğarcasına sıkmıştı, kan çanağını andıran gözlerinde bir dalgın bakış vardı, sanki burada değildi. Zaten onunda geldiğinin farkına varmamıştı, on dakikadır soluk alıp vermese yaşamıyor gibiydi. Sandalyenin önünü süpürdükten sonra, süpürgeyi kadının gündelik terliklerden çıkmış ayağına çarptırmıştı bilerek, ama kadın kıpırdamamıştı bile. "Ayağınızı çekin" dedi, yaşlı kadının önünde dikilerek. Kadın duymamıştı, emektar süpürgesini kovanın içine bıkratı, bu süpürgenin tahta sapında parmaklarının yeri bile çıkmıştı, emeklisine çok fazla birşey kalmamıştı Emel'in, bu gece mesai değişmişti yarın gelmeyecekti, oğlunun düğünü için hazırlık yapacaktı, bu en üst kattaki son salondu, burayıda temizleyince işi bitecekti. Oğlu aklına gelince birden tüm yorgunluğunu unuttu. Bir adım yaklaşarak önünde oturan yaşlı kadının omzundan tutup "bayan ayaklarınız çekin" dedi, bu sefer daha yüksek bir sesle.

Bayan Ege, atmış yaşlarında kısa boylu, kilolu bir bayandı. O gövdesiyle sandalyede bir yığın gibi duruyordu. Beyazlarını örtmek için sarıya boyadığı saçları sağa sola sallanarak kendine geldi ve kafasını kaldırdı, ne olduğunu anımsaması birkaç saniye sürdü. "ayaklarını çekerseniz orayı da sileceğim" dedi Emel. Bayan Ege ayaklarını kendine doğru çekerken, terliklerinden biri ayağından kayıp yere düştü. Bayan Ege, oturduğu yerde doğrulana kadar, temizlikçi kadın yerleri süpürerek bir iki adım uzaklaşmıştı bile."Kac saattir burdayım" diye düşündü. "Saat kaç acaba" diye sordu, temizlikçi kadına, bir yandan da evden çıkarken hızlıca çıplak aykalarına geçirdiği terliği tekrar giymeye uğrasıyordu. "on" dedi temizlikçi kadın arkasını bile dönmeden, sesinde yorgunluk beliliydi. Hastanenin koridorları ikisi dışında boştu, koridor çok aydınlıkta değildi. Elindeki kolonya şişesini, çantasına koymak için çantayı açtı. Bu çantayı çok seviyordu, gecen yıl, eşi ve kızı anneler gününde hediye etmişti. O günden beri ençok bu çantayı takardı. Evden çıkarken aceleye sapı kapya takılıp sökülmüştü. Çantanın içindeki karışıklıktan ceptelefonunu bulmaya çalışıyordu. Kızı Eylül'ü acaba nerdeydi şimdi?




Bu hikayedeki olaylar kişiler tamamen hayal ürünüdür. İsim olay ve mekan benzerliğinden yola çıkarak varsayımlar yaptım, siz yapmayın.