Posted: 25 Ocak 2013 Cuma by wildceno in
0

bugun yeni bir kelime kattım dağırcığıma moruk böyle garip kısa bir kelime, aslıdan kulağa falanda hoş gelmiyor, böyle biraz anarşik bir tavrı var. kendisine bizim meşur mavi kitap (kendisi 35m$ bir sözleşme oluyor ) orda rastladım. senide tanıştırmak istedim, eskiler onu "rücu" olarak çağırıyorlarmış, sonra gel zaman git zaman adı rücu kalmış, şimdilerde asıl adını bilen yok pek, zaten kendisine sorsan oda bilmiyor artık, alışmış rüculuğa öyle sözlüklere bile zaman zaman girmeye gerek duymamış rücu. kendi tarzını yaratmış herkesle muhattap olmamış. ama aslında herkesin elinin dibinde gezmiş rücu hep oralarda biryerlerde olmuş. altına hep imzamızı atmışız rücunun ama adını hiç umursamamışız bile, öylesine mütevazı rücu. çok uzun süre konuştum kendisiyle, çok anıları var rücunun anlata anlata bitiremedi. bir iş yaşamı vardestanımsı. mahkeme salonlarında sürtmüş bir süre, bir süre iş aleminde dolaşmış , resmiyetten sıkılmış dalmış aşk yaşamına,
işte rücunun aşk yaşamının kısa bir özeti.

"sen benim gözümde bir rivayettin
ilk değil alçağı yüksek görüşüm
sanma ki sen bana ihanet ettin
o senin aslına rücu edişin

gün olur kediye düldül derim ben
gün olur baykuşa bülbül derim ben
tedirgin etse de gerçek ötüşün
o senin aslına rücu edişin

caymadım cüceyi yüce görmekten
caymadım cahile cüret vermekten
gözümden düşse de hal ve gidişin
o senin aslına rücu edişin

ilk defa vurmadım başımı taşa
yanıla yakıla erdim bu yaşa
sanma ki sen beni aldattın hâşâ
çoktandır başladı bende bitişin
o senin aslına rücu edişin

kahrını çektiysem vardır bir neden
sensin bu duyguyu bende üreten
gübredir toprağı verimli eden
kim kimi kullanmış şöyle bir düşün
o senin aslına rücu edişin

oyun bitti bu son perde son gala
güçlü olsan başarırdin pekâlâ
aslan rolü yakışmıyor çakala
bırak da kendine gelsin gidişin
o senin aslına rücü edişin"

Posted: 22 Ocak 2013 Salı by wildceno in
0

Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
Sevmek neymiş birgün anlarsın

Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelirde sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın
Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek neymiş birgün anlarsın

Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu igrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersinde aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymiş birgün anlarsın

Birgün anlarsın sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek neymiş birgün anlarsın

Birgün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden

SENI SEVDIĞIMI BIRGÜN ANLARSIN

Ümit Yaşar Oğuzcan