mümkemmeliyet

Posted: 18 Temmuz 2010 Pazar by wildceno in Etiketler:
0




güzel bir kelime değilmi uzaktan bakınca, hele öle uzak durma yabancı gibi, al diline şöle bir iki söyle, bak bakalım ne kadar sana yatkın.
nutuk atıp konuşmaya gelince, mangalda kül bırakmayanlar ordusu biz, nekadar mükemmeliz değilmi? cümle şöyle başlar " kimse dört dörtlük değil şinasican, misal benimde bir sürü hatam oldu, geçen...." ve konuşur gideriz. yanlız kendi hatamızı anlatınca öle bir hava veririz ki, bu hatayı yapmaya bizi hayat itmiş sanki. ama biz bunu yaptıktan sonra farkına varmamız tüm yapılanların ötesinde bir olay ve önemli olan sadece bu deriz kısaca. başta dedik ya kimse dört dörtlük değil ama ben hata yapsam bile onun farkına varacak kadar erdemli mükemmeli yakalamış biriyim deriz.
kısaca kibir. ne afilli üstüne basa basa söyleriz bu kelimeyide ha, nasılsa başkasına söylüyoruz ya. ama asla üstümüze alınmayız. misal ben hiç kibirli değilimdir. bak kibir kelimesinide cümle içinde kullandım.

kendimizi hep haklı görüyoruz. bak sana bir olayı anlatayım. gece saat 1i hafif geçmiş, üniversite civarında bir döner kafeye gittik st ile beraber. dışarıya oturup birer dürüm söyledik. yan masada bir polis ekibi ve kafenin sahibi oturmuş, yemeklerinin üstüne çay sigara keyfi yapıyorlardı, polislerden iri göbekli olan epey eski görünüyordu işinde. masanın karşısında tek oturuyordu ve elindeki sigaraya puro muamelesi yapıyordu. kafenin sahibi ise bitmez tükenmez kahramanlık cesaret dolu hikayelerinden birini anlatyordu, bazen bir elini havada daireler cizerek atmosveri yaşatmaya çalışıyordu. st ve bende kendi halimizde dünyayı kurtaracak olan, online oyunlardan biri üzerinde ulvi bir tartışmaya girmiştik.

kafenin bahçesindeki masalarda bunlar olurken, içerde çalışanlar tüm günün yoğunluğundan sonra eve bir an önce gitmek isterken artık yorgunluğun getirdiği rehavetle iş yapmak istemiyorlardı, onlarında çeneleri düşmüştü. zaman biraz böyle ilerledikten sonra, bir kız diğer kapıdan içeri girdi, ve bir paket döner siparişi verdi.
bak burayı biraz irdelemeden edemeyeceğim, hangi esnaf olursa olsun içeri bir bayan girerse hemen ona hizmet verilir, ve hep kibarlaşılır, normalde self servis olan yerler bir anda masadan sipariş alır. ulan tüm çalışanlar aynı anda kızlara yavşar. kızlarında bu hoşuna gider. neyse yine böyle bir durum gerçekleşti, bizim yarım saattir gelmeyen dürümler dururken, kız içerden 5dk içersinde elinde paketiyle çıktı.
allah allah, bana gün doğdu. zaten heran fırça atma potansiyelimi yanımda taşıyorum, gecenin bir yarısı açım, kan şekerim düşmüş, aklım fırlamış ve benim dönerlerim gelmemişken, benden çok sonra gelen müsteri siparişini alıp çıkıyor. yıkarım orayı, yangın yerine çevirir akılları baştan alırım. (bak kendimi haklı görmek için nekadar çok nedenim var). oturduğun yerden bir bağırmaya başlarsın. tüm kafe aynı anda bizim siparişi hazırlamaya koyulur. yarım saatten fazladır gelmeyen dürümler iki dakika içinde servis edilir.
tabi ben böyle an kovalıyorum, polisde polis olduğunu belli etmek için böyle anlar kovalıyor. iri göbekli polis, bir eli masada bir elinde sigara, kafasını zorlanarak bana doğru çevirdi "genç" (hop olum burda biz varız tonunda) diye seslendi iki defa. döndüm, "efendim" (ne var lan tonunda) dedim. "senin şeker hastalığın mı var" ( kafadan sakatmısın, açıktın iki dk gözün döndü, akıllı ol tadında) dedi. "evet var, acıkınca başım ağrıyor" (acıkınca cümle alem gelse tanımam tadında) dedim. bu tatlı sohbet kısa sürdü. biz ikinci dürümleride söyledik, hızla geldiler yedik. bu arada polisler uzaklaşınca patron arkalarından tomarla laf etti bunlarda (adamı tadında)vesaire.

şimdi gelelim kıssadan hisseye.
ben ağa; "müşteriyim ulan ben, benim yemeğim hemen istediğim şekilde gelecek, para veriorum ben buraya. akıllı olun bana yanlış yapmayın"
patron ağa; "tüm buralar benim, ben buzamana kadar neler gördüm geçirdim. kimseye de boyun bükmem. eskiden buralar dutluktu"
çalışanlar ağa; "akşama kadar çalışıyoruz, ulan ben olmasam bura işlemez ha"
polis ağa; "bak ben bu işe yıllarımı verdim, tüm bu memlekette güvende yaşıyorsanız bizim sayemizde, akşam akşam adamı hasta etmeyin, almim içeri"
st ağa; "olum varya ben bu oyunun kitabını yazdım, teee"
kız ağa; "gencim güzelim, sizi ezerim"
yoldan geçen motorcu ağalar; "eyt motorun sesini duyuyormusun, hızlı yaşıyoruz acayibiz olum, biz varya bir manyağız bir manyağız"

bak gördüğün gibi herkes ağa herkes haklı, herkes mükemmel, ne güzel dünya yanlış yapan hiç kimse yok sorun yok dibi delik dünyada. birde kahpe felek dersiniz, aklınıza yanarım sizin.

kibirli insaları parmakla gösterip, rencide ederken nekadarda çok seviyoruz kibiri. iki yüzlüyüz lan biz resmen.

0 yorum: