tecrübe edeli hayatta ümit etmenin yanlış olduğunu ve ben ümitlerin yerlerini yellere bırakalı hatrı sayılır vakit olmuştu. Lakin biranlık sahra görmüş gibi ümitlendim adımlarım koşmaya başlarken. Tıpkı her güzel şey gibi buda olmadı hayatımda, yok hayır demogoji yapmıyorum, derdim arabesk sözler söylemekte değilde iki gözüm, lakin gerçekler böyle. Hani bu dünyada afedersinde çarkına sıçılacak cinsten azizim, yoksa bizim götümüzü tutamadığımızdan değil herşeyin boka bir güzel boyanması. Lakin ansonun suyunu ayarlayıp girişeceksin sökeceksin beynindeki kirleri, ancak ozaman arınır belki ruhlarımız. Sadet ne de olsa bizim eve gelmez, kaldı ki kimsede bize navige etmez sadete giden yolda, hep ilk kavşaktan ters yola giriyoruz da ceza hep bize sadete gitmeye çalıştık diye kesiliyor. En büyük hatamdı benim düşünceli olmak, bu hayatta düşünceli olmakla lanetlenmiş benim hayatım, promilin beynime ulaşmasını beklemekten başka çarem yok lanetimden kurtulmak için. Lakin sizlere hep çareler ürete bilirim, egolarınızı tatmin etmeniz için elimden geleni yaparım. Gözlerim göremiyor artık görülmesi gerekenleri, o halde ne farkım var bir körden, şimdi sessizce unutun söylediklerimi. Hatta gidin yatın uyuyun bence güzel monoton hayatlarınızda Az ben bu hayatla çekişmem lazım
Alt katta piyade bölüğünde bir çocuk var, sanırım diyarbakırlı. Hergördüğünde beni selam verir hal hatır eder. "Osman abi, nasılsın.." Öyle bir içten ve saf derki, sanarsın hayatında hiç osman abisi olmamış, ama hep bir osman abisi olsun istemiş. Bende diyemiyorum benim adım hamdi osman değil diye. Kırmak istemiyorum, o gözler öyle neşe dolu bakarken bana. Sanki adım hamdi desem çocuğun tüm umutları yıkılacak dünya ile başına, bir osman abisinin olmayışından.
Hayat hiç kırmasın umutlarını, nazik davransın sana, iyi geceler
Edebi yollardan ilerlemek istemedim -ki bilmem de. Malesef bilmediklerim var hala bu hayatta. Bildiğim yol burnumun doğrusunda olan, sanki başka bir seçeneğim varmışçasına dolu olsada atasözleri kitapları. Emirle yaşayan birşey olarak diğer herşeyden ayrılıyor özüm. Ah konu bu değil, özgürlüğüm elimde değil, kağıt üzerindeki mürekkepte kaldı, başkalrının kilitli dolaplarında. Yok edilmeye çalışılan benliğim, sevdiklerimin hatrına son bir sabr daha çekiyor ciğerinden "fabrika kızı" nı söylerken ve eşlik ediyor sigaranın dumanında kurduğu hallerde arıyor özgürlüğü. Aman bre moruk bir yakıcı sıcağın altında miğferle ezilen vücutlar kimin umrunda dağlanan küçük sevdalar, paşalar rahat ettikçe azalıyor şafaklar. Yok artık küçük kavruk o esmer anadolu genci, bir köle koşuşturyor seni korumak namına oluşturulan yalandan hikaykerin içinde tatmin etmek için büyük egoları.
Sabahın bu saatinde ben ne diyeyim, ne anlatayım, sanki gündüz vaktiyle söylediklerim anlaşıldımı. Anladımı anlatmak istediklerim beni bundan önce. Okudun mu hiç sana söylediklerimi biraz olsun üstüne alındınmı bundan önce
Söylemek isteyipte söyleyemekdiklerimle, yaşamak isteyipte yaşayamadıklarımla, bir de yanında olmak isteyipte olamadıklarımla dolu bu hayat. Yani hiç olduramadım